Bir çift sandalye

Yarın buluşalım gene.

Kollarımıza destek bir masa,
Sırtımızı yaslamak için iki sandalye.

Sen,
Naifliğinle anlat,
Ben,
Erdemle dinleyeyim.

Dudaklarından masaya dökülsün sözcükler,
bir bir,
Ve ben başlayayım hikayemizi yazmaya.

Bir rüzgar essin,
Usuldan,
Gün geceye varsın.

Geride,
Ne masa ne de sandalye kalsın.

Tablo: Vincent van Gogh, Van Gogh’s Chair

Bilge

Kimi zaman özeniyorum uçmaya,
Kanatlarımdan akan rüzgarla edeceğim raksı düşlüyorum.
Nice düşlerle dolduruyorum düşünce küfemi.
Küfem ağırlaştıkça bilginleşiyorum.
Bilgelikle gelen dinginlikle örüyorum kefenimi.
Kefenime sarılıp huzuru bularak tüketiyorum günlerimi.

Tablo: J. M. W. Turner, Head of a White Owl (Barn Owl)

 

Safderun

Bizim köyün safderun oğlunun, pamuk çilesine giden yavuklusu Safiye’nin peşi sıra söyledikleri;

Sen yüküne sarıldın, yollara düştün,
Ben üryan kaldım, yetime döndüm.
Aynadaki ben, vay haline vay.
Ahali seyran sefasında,
Ben gönlümün tasasında.
Döndüm kendime, vay halime vay.
Göz gördü, kulak işitti,
Yarim güldü, buyurdu cenneti gün.
Sardım seni, vay halimiz vay.

Eee, Nazım’ın da dediği gibi “Ancak seven yürek bu, yavukludan uzak kalmaya dayanır mı?”.

Tablo: Winslow Homer, The Cotton Pickers

Naif

Hali naiftir kul,
Derdi serilidir yol.
Çekmemelidir buhran,
Eylemelidir seyran.

Tablo: Yuan Dynasty (14 üncü yüzyıl), Pink and White Lotus / Nilüferler

Yas

Bir ses getirdi haberi.
Ardıma bile bakamadan,
Koştum güneşe doğru.
Geçtim güneşi, soğuktu.
Sardım dallarını, ısıtamadım.
Kıpraştırmadı rüzgar yaprakları.
Bağırdım, bağırdım, bağırdım,
Duyuramadım beni.
O huzura ben yasa yollandım.

Tablo: Sir George Clausen, Youth Mourning