Eşkal

Dostça uzanmıştım sana doğru,
Apaçık bir sevgiyle.

Sen,
Ellerini çektin,
Sevgilinden kaçırır gibi.
Bakışlarını gizledin,
Yanılsamalarla dolu yüreğini örtmek için.

Ömürlük çiçeğin renginden hoşlanmamla,
Hüzünlü sonbahara olan aşkımla,
Karıştırdın sana olan sevgimi.

Aşığınım sandın,
Aslında,
Aynaya bakmaya utandın.
Özünü saklayamadığın tavırlarına ekledin yalancı mimiklerini.

Bense gülüp geçtim,
Seni ne şekilde sevdiğimi anlamanı bekledim.

Tablo: Nicola Pucci, Man with woman

Bir çift sandalye

Yarın buluşalım gene.

Kollarımıza destek bir masa,
Sırtımızı yaslamak için iki sandalye.

Sen,
Naifliğinle anlat,
Ben,
Erdemle dinleyeyim.

Dudaklarından masaya dökülsün sözcükler,
bir bir,
Ve ben başlayayım hikayemizi yazmaya.

Bir rüzgar essin,
Usuldan,
Gün geceye varsın.

Geride,
Ne masa ne de sandalye kalsın.

Tablo: Vincent van Gogh, Van Gogh’s Chair

Bilge

Kimi zaman özeniyorum uçmaya,
Kanatlarımdan akan rüzgarla edeceğim raksı düşlüyorum.
Nice düşlerle dolduruyorum düşünce küfemi.
Küfem ağırlaştıkça bilginleşiyorum.
Bilgelikle gelen dinginlikle örüyorum kefenimi.
Kefenime sarılıp huzuru bularak tüketiyorum günlerimi.

Tablo: J. M. W. Turner, Head of a White Owl (Barn Owl)

 

Safderun

Bizim köyün safderun oğlunun, pamuk çilesine giden yavuklusu Safiye’nin peşi sıra söyledikleri;

Sen yüküne sarıldın, yollara düştün,
Ben üryan kaldım, yetime döndüm.
Aynadaki ben, vay haline vay.
Ahali seyran sefasında,
Ben gönlümün tasasında.
Döndüm kendime, vay halime vay.
Göz gördü, kulak işitti,
Yarim güldü, buyurdu cenneti gün.
Sardım seni, vay halimiz vay.

Eee, Nazım’ın da dediği gibi “Ancak seven yürek bu, yavukludan uzak kalmaya dayanır mı?”.

Tablo: Winslow Homer, The Cotton Pickers

Naif

Hali naiftir kul,
Derdi serilidir yol.
Çekmemelidir buhran,
Eylemelidir seyran.

Tablo: Yuan Dynasty (14 üncü yüzyıl), Pink and White Lotus / Nilüferler